|

Türkiye'nin 301. madde ile dansı

Bu maddenin uygulamasından kaynaklanan sorunların giderilmesi, en azından asgariye indirilebilmesi için de öncelikle kamu davası açılmasına kadar olan inceleme ve hazırlık soruşturması aşamasının iyi yönetilmesi gerekmektedir.

Av. Ahmet Gündel
00:00 - 22/02/2007 Perşembe
Güncelleme: 00:54 - 22/02/2007 Perşembe
Yeni Şafak
Türkiye'nin 301. madde ile dansı
Türkiye'nin 301. madde ile dansı

Türkiye'de demokrasinin önünde yasalardan ve uygulamadan kaynaklanan birtakım engellerin bulunduğu bilinmektedir. Uygulamadan kaynaklanan fiili engellerin başında, yasal olmayan şekilde askerin devlet içerisinde sanki ayrı bir yürütme erkiymiş gibi hareket etmesi gelmektedir. Bunun somut örneklerine her zaman tanık olmamız mümkündür. Hükümetle uyumlu çalışması gereken, şayet bu uyumu gösteremiyorsa istifa etmesi veya görevinde tutulmaması gereken Genelkurmay Başkanı'nın Türk ve dünya kamuoyunun önünde sürekli benzer tavırlar sergilemesi, demokrasinin önündeki 301. maddeden daha büyük engeldir. Demokrasinin önemli unsurlarından birisi olan düşünce özgürlüğünü gerçekleştirmek için yasalardan kaynaklanan engellerin varlığı da gerçektir. Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 314/son. (örgütün amacının propogandasını yapmak), 305. (temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak) ve 301. (Türklüğe vs. hakarette bulunmak) maddelerini buna örnek olarak gösterebiliriz. Öncelikle şunu vurgulamak gerekir. 301. madde Türkiye için bir gerekliliktir. Sürekli kurumları aşağılanarak yıpratılan bir devletin etkinliğini ve varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Devleti ve onun kurumlarını korumak aynı zamanda kişi hak ve özgürlüklerini de korumakla eş anlamlıdır. Yıpratılması sonucu hırsızlarla, gaspçılarla mücadele etme yeteneğini yitirmiş bir emniyet teşkilatının bulunduğu yerde kişilerin can ve mal güvenliğine sahip olduğundan nasıl söz edilebilir? Bununla birlikte 301. madde ve uygulamasının, eleştiri ve düşünce özgürlüğünü kısıtlayıcı etkilerinin ortadan kaldırılmasını sağlayıcı tedbirlerin de alınması bir gerekliliktir.

SIKINTILAR GİDERİLMELİ

301. maddede yeni düzenleme yapılması demokratikleşmenin küçük bir ayağı olarak değerlendirilmelidir. Ülkede sivil-asker ilişkilerini demokrasilerde olması gereken yere oturtmadan önceliğin bu tür yasalardaki değişikliklere verilmesi sanki kendi kendimizi aldatma izlenimi uyandırmaktadır. Bununla birlikte geçmişte ve bugün 301. maddeyle ilgili yargısal uygulamalara baktığımızda bu maddenin ülkede yarattığı sıkıntıları da giderme gerekliliği ortadadır. 301. maddeyle ilgili bir değerlendirme yapabilmek için maddenin daha önceki şekillerine bakmakta yarar görüyoruz. 1.6.2005 tarihinde yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 159. maddesinin birinci fıkrası 1961 yılı değişikliği itibariyle şöyleydi: "Türklüğü, Büyük Millet Meclisi'ni, hükümetin manevi şahsiyetini, bakanlıkları, devletin askeri veya emniyet muhafaza kuvvetlerini veya adliyenin manevi şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif edenler bir seneden altı seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılırlar." Bu madde daha sonraları 2002 ve 2003 yıllarında tekrar değişikliğe uğramış, unsurlarında bir değişiklik yapılmayan maddede hürriyeti bağlayıcı ceza, sırasıyla önce bir yıldan üç yıla kadar, sonra da altı aydan üç yıla kadar ağır hapis şeklinde değiştirilerek indirilmiştir. Bu maddeden geçmişte çok sayıda mahkum olanlar oldu. Sıradan eleştiriler ağır mahkumiyet kararlarıyla sonuçlandı. Ancak ülkedeki kurum kutsallığı ve dokunulmazlığı anlayışı nedenleriyle bu mahkumiyetler antidemokratik ortam içerisinde fazla göze çarpmadı. Yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni TCK'da eski 159. madde, 301. madde olarak; “(1) Türklüğü, cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini, devletin yargı organlarını, asker veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. (4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz" şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü gibi, 159.maddeye göre 301.maddede suç unsurları yönünden fazla bir değişiklik getirilmese de cezalarda kademeli bir yapılandırmaya gidilmiştir. 159. maddedeki "Bakanlıklar" tabiri yeni metne dahil edilmemiştir. Bunun da nedeni kurumların önemli birimlerine yapılan hakaretin kurumun kendisine yapılmış olacağına dair yerleşik Yargıtay uygulamalarıdır. Örneğin, Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne yapılan hakaret yargıya, herhangi bir kuvvet komutanlığına veya subayların tümüne yapılan hakaret de askeri güçlere yapılmış olarak değerlendirilip cezalandırılmıştır. Bu itibarla eski içtihatlarla oluşan anlayış sürerse bakanlıklara yönelik hakaretler de hükümete karşı yapılmış olarak kabul edilerek cezalandırılacaktır.

ANAYASAL VATANDAŞLIĞIN TEMEL ALINMASI

Bu maddenin neyi cezalandırdığını iyi anlayabilmek için bazı kritik kavramlara temas etmeyi yararlı görüyoruz. "Türklük" kavramı; Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde veya dışarısında bir takım ortak değerleri paylaşan insanların değerlerinin bütününü ifade eder. Bu değerler, din, dil, gelenekler, kültür, inanç, tarih gibi öğelerdir. Yargıtay'ın da geçmişteki yorum tarzı budur. Bu maddede en kritik kavram kuşkusuz ki "Türklük"tür. Türk ulusu dışında Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan Kürt, Boşnak, Çerkes gibi unsurların aşağılanması halinde bu maddenin uygulanma yeteneği olabilecek midir? Bu sorunun cevabı kolay değildir. Ancak, ülkede son zamanlarda gelişen anayasal vatandaşlık kavramının kabul görmesi ve bunun yargı tarafından da benimsenmesi halinde ülkeyi oluşturan tüm etnik unsurlara yapılan aşağılamaların da 301. madde kapsamında "Türklüğü aşağılama" olarak nitelendirilmesi mümkün olacaktır. Doğal olarak yeniden düzenlenecek madde gerekçesinin de bu doğrultuda yazılması gerekecektir. Maddedeki "Cumhuriyet" ibaresi kaldırılarak yerine "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" ibaresi konulmalıdır. Cumhuriyet bir rejimdir, yönetim tarzıdır. Soyut olarak bir rejimin aşağılanması ülkeye ait her hangi bir varlığa yönelik olarak değerlendirilemez. Ancak cumhuriyetten kastedilen devlet ise o zaman açık açık devleti aşağılamanın cezalandırılması daha hukuksal ve mantıksaldır. Devletin önemli kurumlarını koruyarak bunlara hakareti cezalandıracaksınız ancak devletin bizatihi kendisini korumasız bırakacaksınız, doğrusu bu anlaşılamaz bir durumdur. Maddedeki "aşağılama" tabirinin yerine 159.maddedeki "tahkir-tezyif" kavramının getirilmesi doğru değildir ve 301. maddenin kapsamını genişletici niteliktedir. Tezyif, küçültmek, değersiz ve basit göstermek anlamında, aşağılama kavramından daha geniş bir uygulama alanına sahiptir.

HAZIRLIK SORUŞTURMALARI DİKKATLE YAPILMALI

301. maddede yer alan unsurlardan herhangi birisinin madde dışına çıkartılması pek olası görünmemektedir. Burada hareket alanı son derece sınırlıdır. O halde yapılması gereken, bir miktar cezalardan indirime gidilmesi ve uygulamadan kaynaklanabilecek aksaklıkların önüne geçilmesidir. Hapis cezasının alt ve üst sınırlarından bir miktar indirim yapılmalı, hürriyeti bağlayıcı cezanın yanında bir miktar da etkin adli para cezası getirilerek madde daha az korkulur hale sokulmalıdır. Uygulamadan kaynaklanan sorunların giderilmesi, en azından asgariye indirilebilmesi için de öncelikle kamu davası açılmasına kadar olan inceleme ve hazırlık soruşturması aşamasının iyi yönetilmesi gerekmektedir. Adalet Bakanlığı'ndan aldığımız rakamlara göre ülkemizde bugün itibariyle adliye teşkilatında 3385 cumhuriyet savcısı görev yapmaktadır. Her bir savcının kendisine göre demokrasi ve hukuk anlayışı olduğu kuşkusuzdur. Nitekim bir savcının takipsizlik kararı verdiği bir olaya diğer bir savcı kamu davası açabilmekte, çok sayıda açılmış dava daha ilk duruşmada beraatle sonuçlanabilmektedir. Bu itibarla mesleğinde deneyimli olan ve daha sorumluluk mevkiinde bulunan ağır ceza mahkemesi cumhuriyet başsavcılarının bu tür suçlarda soruşturma yapmakla yetkilendirilmesi daha isabetli sonuçlar doğurabilir ve hep şikayet edilen uygulamadan kaynaklanan sorunların olabildiğince önüne geçilebilir.

* Emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı



17 yıl önce