|

'Türklüğü' hakaretten korumak

Tuncer Özyavuz
00:00 - 12/02/2007 Pazartesi
Güncelleme: 01:27 - 12/02/2007 Pazartesi
Yeni Şafak
'Türklüğü' hakaretten korumak
'Türklüğü' hakaretten korumak

İnsanın, kişisel ve toplumsal yaşam konusunda bütün sorulara vermek istediği yanıtları, kendi kendine seçme ve hazırlama, yaşam tarzına ilişkin davranış ve ilişkilerini bu yanıtlara uygun hale getirme ve gerçek addettiğini başkalarına iletme olanağı olarak tanımlanan düşünce özgürlüğü, aynı zamanda insanının serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına ya da başkaları ile birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesini de kapsamaktadır.

Özellikle son bir yıldır Orhan Pamuk'un Hrant Dink'in, İbrahim Kaboğlu'nun, Baskın Oran'ın, Elif Şafak'ın ve İpek Çalışlar'ın yargılanması ile gündeme gelen, toplumu kutuplaştıran, ilkel milliyetçiliğin körüklenmesinde ustalıkla kullanılan Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesine yönelik tartışmalar, Hrant Dink'in öldürülmesi ile tekrar alevlenmiştir.

Bu konuda inisiyatif alması gereken iktidar, topu sivil toplum örgütlerine atmış, maddenin yeninde düzenlenmesi yönündeki siyasi iradeyi kullanmaktan kaçınmıştır. TCK'nın 301. maddenin yeniden düzenlenmesi konusunda değişiklik önerileri hazırlamak isteyen sivil toplum örgütleri ortak bir metinde anlaşamayınca her sivil toplum örgütü kendi değişiklik önerilerini kamuoyu ile paylaşmıştır. Sonuç olarak siyasi iktidar bu konuda somut adım atmayarak, sorunun çözümünü askıya almıştır. Oysa sorun ertelenemeyecek kadar "acil" ve Dink cinayetinde görüldüğü gibi "hayati"dir".

SİYASİ İSTİSMAR

Sorunun hukukiden çok siyasi yönünün ağır basması, ırkçı-milliyetçi çevreler için bulunmaz bir fırsat yaratmıştır. Madde üzerindeki her yeni düzenleme önerisi veya girişimi "Türklüğe hakaret serbest hale getirilmek isteniyor" şeklinde haksız ve kanımca kötü niyetli bir yaygara koparılmasına neden olmuştur.

Oysa -en azından benim rastladığım- hiçbir değişiklik önerisinde Türklüğe hakaret serbest hale getirilme istenmemiş, tam tersine sadece Türklüğe değil başka ırklara da hakaret edilmemesi gerektiği, hakaretin kendisinin tek başına suç konusu olduğu belirtilmiştir.

TCK'nın 301. maddesi: "Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz."

Türklüğe hakaret neden birden ülke gündemine geldi? Daha önce bu yönde bir düzenleme yok muydu? Oysa, bunun neredeyse aynı şekilde düzenlenmiş hali, mülga 765 sayılı TCK'nun 159. maddesinde de düzenlenmişti. Fakat bu kanun yürürlükteyken suçun siyasi suç olduğunu gözönüne alan yasa koyucu dava açılabilmesi için "Adalet Bakanı'ndan izin alınması" ön şartı getirmişti.

Madde üzerinde yapılan tartışmalar, koparılan fırtınalar özellikle ilk kelime olan "Türklüğü" kelimesinin Anayasa'ya aykırı, ırkçı, ayrımcı bir dille yazılmış olduğu iddiasından kaynaklanmaktadır.

301. MADDE ANAYASA'YA AYKIRI

Gerçekten de "Türklüğü" kelimesi, Anayasa'nın 66. maddesindeki "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" şeklindeki düzenle-meye aykırı olarak Türk ırkına hakareti koruma altına alması, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, Türk ırkından olmayanlara hakareti serbest bırakıyor gibi bir sonuç ortaya koymaktadır ki, bunun ne demokratik bir anlayışla bağdaşması ne de Anayasa'nın 10. maddesinde anlamını bulan eşitlik ilkesi ile bir arada düşünülmesi mümkün değildir.

Türkiye'nin demokratik bir devlet olma iddiası ile hukukun ve özellikle insan haklarının günümüzde kaydettiği aşamaya bakıldığında, bu düzenlemenin yasa koyucunun özensizliği neticesinde kaleme alınmış bir metin olarak düşünmek mümkün olabilirdi. Böyle bir durumda da uygulayıcılar Anayasa'nın 66. maddesi ile bağlantı kurarak bu hükmü anayasal vatandaşlık kapsamında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları şeklinde yorumlayarak sorunun kangren olmasının önüne geçebilirlerdi. Ama bu maddenin hataen yazılmadığı, bilinçli bir tercih olduğu madde gerekçesindeki "Türklük deyiminden maksat, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık anlaşılır. Bu varlık Türk milleti kavramından geniştir ve Türkiye dışında yaşayan aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsar" ifadesi karşısında yasama organının bu kadar masum olmadığını, tam tersine ırkçı bir yaklaşımla konuya yaklaştığını göstermektedir.

SOMUT 301. MADDE ÖNERİSİ

Özgürlüklerden yana olunması gerektiği temel ilkesinden hareketle, 301. maddenin düşünce özgürlüğü konusunda bir sınırlama getirdiği bu nedenle tamamen kaldırılması gerektiği yönündeki demokratik çevrelerin hakim görüşüne katılmaktayız. Türkiye'nin siyasi ve kültürel şartlarının buna müsaade etmeyeceği gerçeği karşısında, maddenin en azından birçok Batı ülkesindeki standartlarında düzenlenmesi de bir seçenek olarak durmaktadır. Gerçekten de Batı Avrupa ülkelerinin hiçbirisinde bir ırka üstünlük tanıyan ve sadece bu ırka yönelik hakaretleri suç sayan bir anlayış -Türkiye'de siyasetçilerin aksini iddia etmelerine rağmen- bulunmamaktadır. İtalyan ulusuna, Fransız ulusuna, Polonya halkına v.b. hakaret suç olarak tanımlanmış ama örneğin Polonya'nın hakim ırkı Lehlere hakaretin ayrı düzenlenmesi kimsenin aklına gelmemiştir.

Somut önerilerimize gelince, eğer madde 301 olarak korunacaksa, içeriğinde yapılması gereken ve asgari uzlaşma kriterleri olan "Türklüğü" yerine "Türk Milletine" ibaresinin; "Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını" ibareleri yerine "Anayasal organları" ibaresinin; "aşağılamak" ibaresi yerine "hakaret" ibaresinin getirilmesi gerekir.

Diğer bir öneri de 301. maddenin içinde yer aldığı "Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar" bölümünün tek madde halinde düzenlenmesidir. Bu amaçla 301. madde ile 299. maddede düzenlenen Cumhurbaşkanı'na hakaret ile 300. maddede düzenlenen Devletin egemenlik alametlerini aşağılama hükümleri Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarına hakaret başlığı altında tek madde olarak aşağıdaki gibi düzenlenebilir. Hatta hukukun evrenselleşmesi olgusu karşısında Danimarka Ceza Kanunu'nun benimsediği formül çerçevesinde Türkiye'nin taraf olduğu İHAM, BM gibi uluslarüstü sözleşmelerle kurulmuş organlara hakarette suç sayılmalıdır.

"Cumhurbaşkanına, Türk Milletine, Cumhuriyete veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasal Organlarına, İstiklal Marşına, Türk Bayrağına ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik alâmeti olarak kullanılan her türlü işaretle Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle kurulmuş organlara alenen hakaret eden kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz."

* Hukukçu



17 yıl önce