|

Aşk, kalpte saklı

Gözyaşları arasında aşklarını notalara geçiren ve yıllardır dillerden düşmeyen parçalara imza atan ustalara göre, bu parçaları unutulmaz kılan şey nağmelerinde büyük aşkları gizliyor olmaları. Günümüzde ise tenden öteye geçmeyen aşklar yaşandığı için şarkı sözleri de artık anlamsızlaştı

Ayşe Olgun
00:00 - 11/02/2007 Pazar
Güncelleme: 04:18 - 11/02/2007 Pazar
Yeni Şafak
Aşk, kalpte saklı
Aşk, kalpte saklı

Son 20 yıldır hayatımızın vazgeçilmez günlerinden biri olarak Sevgililer Günü'nü kutluyoruz. Sevgililer Günü'nün iyice yaklaştığı şu günlerde vitrinler, hediyelik eşyalar, çiçekçiler, arkadaş sohbetleri bizi hep o güne götürüyor. Güllerin elden ele dolaştığı müzikli hediye kutularının daha şimdiden tükendiğini söylesek abartmış olmayız sanırım. Çünkü herkes sevgisini karşısındakine ifade etmek için bu günü kaçırılmaz fırsat olarak görüyor. Özellikle genç kesim için bu gün ayrı bir önem taşıyor. Sevgililer Günü'nün çılgın trendlerini yakalayarak sevgililerini en şaşaalı dille anlatmanın derdindeler. Sözcüklerin kıfayetsiz kaldığı yerde devreye hediye paketleri giriyor. Bu yüzden iş çoğu zaman kalbe değil akla düşüyor. Bütün hazırlıklara baktığımızda ne yazık ki sevginin kalbe ve ruha hitap ettiği günlerin geride kaldığını görüyoruz. Çünkü aşk, günümüzde 'sevgi'yi değil 'şehvet'i çağrıştırıyor daha çok.Durum böyle olunca gençler arasında da Sevgililer Günü'nü 'kim'le kutladığı değil, bu günü birlikte kutlayacak bir sevgilinin olması önem arz ediyor... Yani MP3'lerden yükselen şarkılar yalan söylemiyor. Akşam sevgilinin gözünün içine gülerek söylenen 'aşkım gelsene bana' şarkısı, sabah yerini 'boyunu posunu unuttum' sözlerine bırakabiliyor.


Aşk argoya kaçtı

Aslında sözlerinde iki gün sonra unutulan sevgiliye göndermeler yapan, aşkın tenden öteye geçemediğini anlatan bu şarkılar günümüz gençlerinin sevgi anlaşını da gözler önüne seriyor. Sevginin kolay kazanılıp kolay kaybedilen birer nesneye dönüşmesine en büyük itiraz ise yıllardır dillerden düşmeyen nağmelere aşklarını yazmış isimlerden geliyor. Yaşadıkları unutulmaz aşkları akıttıkları gözyaşları eşliğinde notalara döken eski ustalara göre aşkın anlamı ruhun derinliklerinde saklı. Açtığı yara da hiçbir zaman yeni bir sevgiliyle örtünecek cinsten yaralar değil. Bu yüzden de derin aşkla bağlandıkları sevgililerine yazdıkları şarkılar yıllardır dillerden düşmüyor. Çünkü herbiri içinde büyük bir aşk hikayesini saklıyor. Yaşanmadan yazılana ise zaten aşk şarkısı denilmiyor. “İnleyen nağmeler ruhumu sardı” diye başlayan şarkının hem söz yazarı hem de bestekarı olan Zeynettin Maraş, eserinin dillerden düşmemesinin sebebini içinde saklı olan gizemli aşkla anlatıyor. Erol Büyükburç ise kendi döneminde aşklarının heyecan ve coşkusunun bir başka olduğunu yanyana gelmenin bile mümkün olmadığı o günlerde dinledikleri şarkılarla teselli aradıklarını söylüyor. Günümüz popüler şarkılarının sözlerinde aşkın argoya kaçtığını belirten Türk pop müziğinin ilk kadın söz yazarı Fikret Şenes ise, unutulmaz sözleriyle gönüllerde taht kuran parçalarını hangi duygularla kaleme aldığını şöyle anlatıyor: "Sensiz yıllarda" büyük bir acı ile devam eden bir aşkın başlangıcı anlatılır. "Kimler geldi kimler geçti" ise onun tamamlayıcı sebepleriyle yazılmış aşkı yücelten bir şarkıdır. "Haykıracak nefesim kalmasa bile" aşkı ısrarla yaşatmaya yemin etmiş bir kadının feryadıdır. "Bambaşka biri"nde aşka ve kadere meydan okuyan bir kadının hikayesi gizlidir. Benim şarkılarım uzun süren bir aşkın içinde olması gereken his dünyasının kelimelere dökülmesidir. Aşkta söylenemiyen sözlerin şarkıya akışıdır."


Aşkın naifliği şarkıda kaldı

Türk pop müziği tarihi üzerine araştırmalar yapan ve www.birzamanlar.net adlı sitenin kurucusu olan Hakan Eren'e gore Türk pop müziğinin dünden bugüne gelmiş en büyük aşk şarkıları "Kimler geldi kimler geçti" ile "Samanyolu". Bu şarkıları unutulmaz kılan şeyi ise Eren şöyle açıklıyor: "Bu şarkılarda aşkın naifliği dillendirilmiştir. Buna bir de şarkıcının muhteşem yorumunu eklemek gerekir. Burada şunu görüyoruz eskiden şarkılara yansıyan aşklar o dönemin yapısını ve yaşamını anlatıyor. Şarkıların sözlerinde her zaman hayatın gerçeklerinden kesitler olmuştur. Eskiden bir sevgiliye mektup yazılır , kartpostal atılırdı. Haliyle bu yaşam şarkıların sözlerine kadar yansırdı. Şimdi artık bilgisayar çağındayız ve bu yaşam şeklimiz şarkılara ister istemez yansıyor. Mesajlar, emailler bugünün şarkılarına konu olabiliyor. Artık aşkları yaşayış şeklimizin değiştiğini düşünürsek şarkı sözlerinin de değişmesi gayet doğal bir durum."


Sevgisi şarkılarda

Geçmişte unutulmaz aşk şarkılarına imza atan sanatçılar, günümüzde sevgi ve aşkın içinin boşaltıldığının en güzel habercisi olarak dinlediğimiz favori şarkıları gösteriyor.. Onlara göre, "Şıkıdım şıkıdım", "Çakkıdı çakkıdı oynayalım kız" gibi şarkılar gençlere aşkı kalpte değil, tende aramayı öğütlüyor. Oysa kendi dönemlerinde dillendirdikleri aşklar öyle mi? Her biri meşhur parçalarının unutulmamasının tek sebebi olarak yaşadıkları gerçek ve büyük aşkları anlatmış olmalarına bağlıyor. "İnleyen nağmeler ruhumu sardı" ya da "Gizli aşk bu söyleyemem / derdimi hiç kimseye" gibi şarkıların söz ve bestesinin sahibi udi ve bestekar Zeynettin Maraş, şarkılarının 40 yıldır dillerden düşmemesinin sırrını içinde kendi güçlü duygularının saklı olmasıyla açıklıyor. Gizli Aşk adlı bestesini Emel Sayın'a duyduğu aşkla yaptığını ve bunu tam kırk yıl sonra katıldığı bir gecede açıklasa da bu şarkının hangi duygularla nasıl yazıldığını anlatmamakta kararlı. Besteyi yaptığı yıllarda Zeynettin Bey'in Yıldız Hanım'la, Emel Sayın'ın da İsmet Kasapoğlu'yla mutlu bir evliliği olduğunu öğreniyoruz. Bu besteyi yaptığı zaman evli olduğu için tanıdığı tanımadığı pek çok kişiden tepki aldığını anlatıyor Maraş. Bugunkü şarkıların yaşanan aşklar gibi gelip geçici olduğunu dile getiren Maraş, Gizli Aşk kadar meşhur olan diğer parçası 'İnleyen Nağmeleri' ise bir gece yatağından fırlayıp notalara geçirdiğini söylüyor ve ekliyor: "Her yazılan, bestelenen parçalar ya yaşanmış büyük aşklardan ya da gerçek aşkın hayal dünyasına yansıması ile filizlenir. Ama bugün yaşanan aşklar gelip geçici ilişkiler üzerine kurulmuş. Derinliği olmayan ilişkiler yaşandığı için şarkı sözleri de anlamsız. "


Söylemeye utanır mektup yazardık

Erol Büyükburç kendi zamanındaki aşklardan yola çıkarak o yıllarda yaşanan aşkların günümüzdekilerden çok daha derin ve hissiyatlı olduğunu söylüyor. Bir kız ile erkeğin o günlerde buluşması bile çok zor olunca genelikle sevgiler yazılan mektuplar ve şiirlerle dile getirilirmiş. Aşk, cinsellik boyutuyla değil sevgi boyutunda gençler tarafından ele alındığı için çok daha ulaşılmaz ve büyük aşklar yaşanırmış. Şarkı sözleri de yaşanan böyle anlamlı aşklardan sonra ortaya çıkarmış. Kendisi de yaşadığı büyük bir aşkın ardından Kırık Kalp şarkısını yazmış. Büyükburç, şarkının yazılma hikayesini ise şöyle anlatıyor:

"İlk gençlik yıllarında sevdiğim hatta nikah masasına oturduğum biri için yazıp ve seslendirdiğim bir parçadır Kırık Kalp. Nikah masasına oturduk ama bir müddet sonra ayrılınca bu aşk bende derin biz iz bıraktı ve Kırık Kalp parçasını yazdım."

"Karşıma çıkma sakın / Sokulma artık bana / Alıştım yalnızlığa / Boşluğa baka baka..." sözleriyle aşkını anlatan Büyükburç, bugün Sevgililer Günü'nü unutmayan gençlerin asıl unuttukları şeyin böyle büyük aşklar olduğunu söylüyor.

17 yıl önce