|

Milli hislerin kaynakları

Günümüzde Türkiye'de siyasetin milli hisler çerçevesinde yapılmasına neden olan birçok faktör var. Bütün bunlara, muhalefetin bu hisleri kullanarak siyaset yapmak konusundaki inadını da eklemek gerek.

Ayşe Kadıoğlu
00:00 - 2/03/2007 Cuma
Güncelleme: 01:32 - 2/03/2007 Cuma
Yeni Şafak
Milli hislerin kaynakları
Milli hislerin kaynakları

Türkiye seçim yılının içinde ve karşımızda kimin daha milliyetçi olduğu ekseni etrafında dönen bir siyaset tablosu var. Nasıl bu noktaya geldik sorusu doğal olarak zihinleri kurcalıyor. Bu sorunun birçok cevabı var:

İlk olarak, Cumhuriyet tarihinde milli eğitim geleneğinin milliyetçi hissiyatı sürekli olarak uyanık tuttuğu gerçeği var. Milliyetçi hissiyatın bu ülkenin siyasetinin arkaplanında önemli bir faktör olarak varolmasının ve bu varlığın kalıcılığının önemli bir nedeni bu eğitim geleneği. Ülkemizde milli eğitim, milli hisleri körükleyen, etrafın düşmanlar ile çevrili olduğunu yineleyerek zihinlere mıhlayan, vatandaşları sürekli parçalanma korkusu içinde olmaya teşvik eden bir duygu sarmalının arkaplanını oluşturuyor. Aslında bu durum Türkiye'ye özgü değil. Milli eğitimin benzer hisleri tetiklediği başka ükeler de var elbette. Milli eğitim kurumları dünyanın her yerinde milli hisleri hayatta tutmayı amaçlıyor. Ancak ülkemizde milli eğitim müfredatının aynı zamanda, vatandaşları sorgulamamaya, eleştirel olmamaya iten bir yapısı olduğu da artık biliniyor. Milli hisler, itaate eğilim ile birleşince karşımıza herkesin milliyetçi olmasını zorunlu kılan bir tablo çıkıyor. Özetle, ükemizde milliyetçilik hissiyatı yaşanıyor yaşanmasına ama pek de sorgulanmıyor, eleştirilmiyor.

İkinci olarak, özellikle 1999-Helsinki zirvesinden bu yana, Türkiye'de demokratikleşme yönünde çok önemli adımlar atılmakta. Bu adımlar bir yandan devletin çeşitli kurumlarının hesap verebilirliğini arttırmayı amaçlarken, öte yandan da Türkiye'de yaşayan azınlıkların farklı kimliklerini kabul etmeyi öngörüyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, polis teşkilatının denetimine ilişkin reformlar kimilerince demokratikleşme olarak görülürken, kimileri ise bu reformları “devlet elden gidiyor” psikolojisi ile yorumluyor. Devletin güvenlik güçleri karizmalarının çizilmesinden rahatsız. Milliyetçi hissiyatın tavan yapıp vatandaşları çeteleşmeye ittiği illerimizde emniyet müdürlerinin, güvenlik zaaflarını Avrupa Birliği (AB) uyum yasalarına bağladıklarına tanık oluyoruz. Türkiye'nin güvenlik güçleri eski günlerini özlüyor ve bu denetimlere neden olan AB mevzuatına kızıyorlar.

Üçüncü olarak da AB nezdinde sürekli ödevini yapmamış öğrenci konumunda tutulmak, Türkiye'de milli hisleri körüklüyor. Kağıt üstünde iktidarını yitirmekte olan güvenlik güçleri, zaten hoşnut olmadıkları reformların AB'ye üyeliğe yetmediğine dair yaygın kanıdan besleniyorlar. Denetimlerden rahatsız olan devlet seçkinleri (asker ve sivil bürokratlar) milliyetçi hissiyatın rüzgarına binerek, AB reformlarını eleştiriyorlar. Vatandaşlar da bu itilip kakılma durumundan mutsuz. AB'ye üyelik eskisi kadar destekçi bulamıyor. Üstelik bir de Fransız parlamentosunda Ermeni soykırımını reddetmenin suç sayılmasına ilişkin bir yasanın kabul edilmesi, Türkiye'deki siyaset dinamikleri açısından son derece olumsuz gelişmelere yol açtı. Fransız parlamentosunun söz konusu kararı, devlet seçkinlerinin milliyetçi ideolojiden beslenerek, AB karşıtlığı yapmasının önünü iyice açtı.

DEMOKRASİNİN DERİNLEŞMESİ

Bu tür gelişmeler, siyasete biçim veren bu tür dinamikler sadece Türkiye'ye özgü değil. Geçenlerde okuduğum ve Yunanistan'daki azınlık haklarına ilişkin bir makalenin başlığı son derece çarpıcı idi. Dia Anagnostou'nun bir dergide (West European Politics, 28/2) Mart 2005'de yayımlanan makalesinin başlığı: “Demokrasinin Derinleşmesi ya da Milleti Savunmak? Azınlık Haklarının Avrupalılaşması ve Yunan Vatandaşlığı.” Bence bu başlıkta bir makale rahatlıkla Türkiye açısından da kaleme alınabilir. Ancak bazı temel farklar ile: Öncelikle, Türkiye açısından bakıldığında millet değil de devleti savunmaktan söz etmek gerekiyor. Türkiye'de demokratikleşmenin derinleşmesinden rahatsız olan temel kurum tarih boyunca kendi muhafazasını herşeyin üstünde tutmuş olan devlettir. Millet ve milliyetçilik olguları devletin kendisini muhafaza etmesinin aracı olduğu nisbette önemlidir. Bugün Türkiye'de milliyetçi hissiyatın kabarmasının biraz da devletin buna izin vermesi ile ilişkili olduğu son derece açık. İşte bu nedenle, milliyetçi gençlerin sosyolojik tahlilinde takılıp kalmak sakıncalı çünkü bu durum resmin tümünün görülmesini engelliyor. Bu tür tahliller ancak bir yere kadar anlamlı. Milliyetçi çete üyesi gençlerin sosyolojik tahlilleri, dikkatleri devletin milli hisleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanmasından öteye çekiyor. Türkiye'de millet olgusundan ziyade, devletin kutsallığının ön planda olduğunu düşünüyorum. Milliyetçilik son kertede devletin varlığını kutsadığı ve onu sürekli kılmayı amaçladığı için kabul görüyor. Türkiye'de milliyetçilik devletin muhafazasına odaklanmış bir dalga. Devletin kendi varlığını tehdit altında gördüğü dönemlerde bu dalganın da boyutu büyüyor. Devletin korkuları ile milli hislere verilen önemin boyutunun artması arasında doğrudan bir ilişki var. Yunanistan AB'nin içinde biraz kıyıda kalmış bir konuma sahip olsa da, son kertede AB üyesi bir ülke. Türkiye'de ise demokrasinin derinleşmesine dair tartışmalar, vatandaşların giderek gerçekleşeceğinden ümidi kestikleri bir AB üyeliği sürecinde yapılıyor. Türkiye'nin demokratikleşme serüveni bugün hiç olmadığı kadar AB içindeki Türkiye yandaşlarına bağlanmış durumda. Dışarı itilen bir Türkiye'nin ayağını kapının arasına koyup kapanmamasını sağlaması bugün çok daha zor. AB kapısını, Türkiye'ye “aralık” tutmak için AB içinden aktörlere bugün eskisinden daha çok ihtiyaç var.

Yukarıda sözünü ettiğim makalede geçen “demokrasinin derinleşmesi” olgusu demokrasinin öznesinin yani “demos”un tanımlanması ile ilgili bir konu. Siyaset Bilimi'nde yıllarca demokratikleşme ile seçim sistemlerine, kurumların işleyişine dair olgulardan söz edildi. Demos ya da halkın kim olduğu üzerine pek düşünülmedi. O verili bir kategori olarak alındı, üzerinde pek tartışılmadı. Oysa günümüzde demokrasinin derinleşmesi, onun öznelerinin, yani katılımı beklenenlerin tanımına dair bir olgu olarak karşımıza çıkmaya başladı. Bu nedenle demokrasinin derinleşmesi konusu öncelikli olarak azınlık ve vatandaşlık konularının dile getirilmesi ile gündeme geliyor. Bu durum milliyetçi hissiyatın, demokratikleşmenin derinleşmesini destekleyen savların uzağına düşmesine neden oluyor.

ERMENİ TASARISININ GELECEĞİ

Gündemimize çok yakında düşmeye aday olan önemli bir konu ise ABD Temsilciler Meclisi'nde yakında oylanacak gibi görünen Ermeni soykırımı tezine ilişkin yasa tasarısı. Bu tasarı ile ABD'nin Ermeni soykırımı tezini resmen onaylaması söz konusu olacak. Tasarının kabul edilmesi halinde Türkiye'de neler olacağını görmek için falcı olmaya gerek yok. Tasarı, yasalaştığı takdirde, milliyetçi hislerden beslenenlerin ekmeğine yağ sürecek. Türkiye'de devlet ve hükümet temsilcileri bu tasarının yasalaşmasını önlemek üzere ABD'de çeşitli kapıları aşındırmaktalar. Genel Kurmay Başkanı'nın ABD'deki “Türiye'nin itilip kakılacak bir ülke olmadığı” yönündeki konuşmasının da gösterdiği gibi, tasarıya karşı çıkarken, daha ziyade Türkiye'nin ABD için önemine dikkat çeken bir söyleme itibar edilmekte. ABD hükümet yetkilileri, Türkiye olmadan ABD'nin Irak'da sürdürdüğü operasyonlarda çok zorlanacağı konusunda ikna edilmeye çalışılıyor. Oysa öte yandan ABD askeri yetkilileri “Irak operasyonları için İncirlik üssü o kadar da önemli değil” gibi beyanlar verebiliyorlar. (Turkish Daily News, 23 Şubat 2007). ABD'de Türkiye ile ilişkileri bozma pahasına bu yasa tasarısının geçmesi konusunda direnen güçlü bir lobi var. Temsilciler Meclisi sözcüsünün uzun yıllardır bu tasarıya destek verdiği biliniyor. Yasa tasarısının Temilciler Meclisi'nde kabulünün milliyetçi hissiyatı körükleyeceği ve Türkiye'nin demokratikleşme politikalarına darbe vuracağı çok açık. Yasa tasarısının, Temsilciler Meclisi'nde oylandığı takdirde, bugünkü görünüşe göre kabul edilmesi kuvvetle muhtemel. Kısacası, daha bitmedi. Türkiye'de daha çok milliyetçi dalga göreceğe benziyoruz. Üstelik bu yazıda, Kuzey Irak'daki gelişmeler, Kerkük çevresinde dönen tartışmalardan söz etmedim bile.

Özetle, günümüzde Türkiye'de siyasetin milli hisler çerçevesinde yapılmasına neden olan birçok faktör var. Bütün bunlara, muhalefetin bu hisleri kullanarak siyaset yapmak konusundaki inadını da eklemek gerek. Türkiye'de demokrasinin derinleşmesi doğrultusunda çalışan kayda değer bir muhalefet hala yok. Milliyetçi hissiyat, seçim yılında Türkiye siyasetinin üzerine kara bir bulut gibi indi.

* Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi




17 yıl önce