|

Medyanın etik sorunları var peki ya bizim?

'Medya Etiği' adlı kitabın yazarı Vedat Demir, toplumdaki genel ahlak meselesi halledildikten sonra medya etiği alanında basın mensuplarına görev düştüğünü söylüyor. Yani 'etik' konusunda hepimiz sorumluyuz.

Emeti Saruhan
00:00 - 17/02/2007 Cumartesi
Güncelleme: 01:27 - 17/02/2007 Cumartesi
Yeni Şafak
Medyanın etik sorunları var peki ya bizim?
Medyanın etik sorunları var peki ya bizim?

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğretim üyesi olan Vedat Demir'in "Medya Etiği" isimli kitabı Beta Yayınları tarafından okura sunuldu. Kitap, medyanın dünden bugüne yaşadığı etik sorunları, sebeplerini, basın özdenetim kurumlarını ve bu kurumlara gelen başvurular hakkında örnekleri içeriyor. Vedat Demir etik konusunda medya kadar bizlere de görev düştüğünü düşünüyor.

Medya etiği deyince ne anlamalıyız?

Günümüzde kitle iletişim araçları çok daha geniş kitlelere hitap eder hale geldi. Medya etiği de medyanın elinde bulundurduğu çok büyük güç nedeniyle bunun bir şekilde denetlenmesi gerektiği görüşüdür. Bu gücün denetiminin, devlet ya da başka kurumlar yerine, medyanın kendi meslek mensupları tarafından, kendi belirledikleri, etik ahlak ilkeleriyle yapılması gerektiğini düşünüyoruz ve bunu da etik kavramı içinde değerlendirmeye çalışıyoruz.

Türkiye'deki basın öz denetim kurumları yeterli mi sizce?

Türkiye'de meslek özdenetim kurulu olarak Basın Konseyi ve tam olarak öz denetim kurulu sayılmasa da RTÜK var. Türkiye'de özdenetimin yerine getirebildiğini söylemek çok zor. Basın meslek ilkelerine uymaya söz veren gazeteciler, bakıyoruz kendileriyle ilgili bir şikayet olduğu ve olumsuz karar verildiğinde özdenetim kuruluşundan istifasını veriyor. Bu açıdan baktığımızda hem kültürel hem de ahlaki anlamda bazı değerlerin yerleşmesi gerekiyor.

Hırant Dink suikasti sonrasında oluşan bilgi kirliliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sadece o olaya has bir durum değil bu. Türkiye ve dünyada genel olarak böyle bir enformasyon kirliliği var. Basın zaten en başından itibaren asıl işlevi olan haber ve bilgi verme işini çok sağlıklı yerine getiremedi. Bunda bazen devletin bazen de bir takım otoritelerin baskısı ve son 20 - 30 senedir de medyada ticarileşmenin etkisi oldu. Bu ticarileşme sonucu medya patronları, belli çevreler, belli güç odaklarının bu haberlerin manipülasyonunda ciddi anlamda etkili olduğunu görüyoruz. Son olaylar bağlamında değerlendirirsek hem devlet içinde bulunan bir takım mekanizmalar, hem basın mensupları da bu işe çok teşne oldukları için ciddi bir kirlilik var.

Saddam Hüseyin'in idam görüntülerinin medyada sık sık yer almasını neyle ilişkilendiriyorsunuz?

İnsanın en temel haklarını göz önüne alması lazım gazetecinin haber yaparken. Bir insan öldükten sonra da hakları var. Batı, toplumları etkilemek, dehşete düşürmek, kendi gücünü göstermek, ya da karşı tarafı küçük düşürmek için bu sahneyi kullandı.

Peki medya etiğinin yerleşebilmesi için ne yapmalıyız?

Genel ahlak meselesi halledildikten sonra medya etiği alanında da basın mensuplarına ciddi sorumluluk düşüyor. Mevcut medya sistemi içinde bunu da uygulamak çok zor. Çünkü gazeteciler çok bağımsız hareket edemiyorlar. Büyük ölçüde patrona dayalılar. Patron sermayenin oluşturduğu bir güç. Devlete de görev düşüyor. Tekelleşme konusunda ciddi bir önlem alınması, ticaret- siyaset-medya ilişkilerinin bir şekilde yerine oturtulması gerekiyor. Ahlak ilkesinin ilkokuldan başlamak üzere tüm aşamalarında bir şekilde yerleştirilmesi gerekiyor. Sadece basına değil toplumun her kesimine iş düşüyor. İnsanlar tepkilerini RTÜK'ü arayarak göstermeli. Kurtlar Vadisi'nin son bölümüyle ilgili kamuoyu tepkisinin ne kadar etkili olduğunu gördük.





17 yıl önce